Bu makale, Avrupa’nın dört bir yanından sekiz analistin kıtada referandumların iyi veya kötü amaçlarla nasıl kullanıldığını ve kamuoyu tartışmalarını nasıl şekillendirdiğini incelediği bir serinin parçası. Bu seri, Avrupa’da referandumların rolünü araştırıyor: ilerici ya da gerici olsunlar, değişimi nasıl yönlendirdiklerini ve işleyen demokrasiler için çok önemli olan ortak anlayışları nasıl besleyip büyüttüklerini görmek mümkün.

Romanya, son beş yıl içinde ulusal düzeyde iki referandum düzenledi: 2018’de aile tanımına ilişkin anayasal referandum ve 2019’da yolsuzlukla mücadele tedbirlerine ilişkin istişare referandumu. Bu iki girişim, komünizmin çöküşünden bu yana düzenlenen 8 referandumdan son ikisi.

Her nekadar teoride doğrudan demokrasi için bir araç olsa da, Romanya’da referandumlar çeşitli siyasi liderler tarafından meşruiyeti ve popülerliği artırma stratejileri kapsamında birer araç olarak kullanılmıştır.(1) Dahası, bu bağlamda daha da tehlikeli bir eğilim, ise özellikle kutuplaştırıcı konulardaki plebisitlerin, derin yankıları olan aşırı sağ ve aşırılık yanlısı oluşumları meşrulaştırıp onlara bir platform sağlayabilmesidir.

Aile konulu referandum buna çarpıcı bir örnektir. Bu girişim, “eşler arasında” karşılıklı anlaşmaya dayalı, cinsiyetler arası ayrımı içermeyen bir dille ifade edilen evlilik tanımını, bir erkek ve bir kadın arasındaki birliktelik olarak açıkça belirterek değiştirmeyi amaçlıyordu. 2017 yılının sonlarında Romanya hükümeti, eşcinsel evlilik karşıtı bir grup olan Aile için Koalisyon tarafından ortaya başlatılan yurttaş girişiminin 3 milyon civarında imza topladığını (referandum için gereken alt sınır 500.000) açıklamasının ardından ülke anayasasında yapılacak bir değişiklik için referandum düzenleme niyetini duyurdu.

Özellikle kutuplaştırıcı konularda plebisitlerin aşırı sağ ve aşırılık yanlısı gruplar için bir platform sağlayabilmesi gibi bir tehlike söz konusu.

Aralık 2016 parlamento seçimlerinde yüzde 46 oy toplayan o zamanın iktidarı Sosyal Demokrat Parti’nin (PSD) desteklediği referandumun kazanılacağına kesin gözüyle bakılıyordu. Romanya, kendisini dindar olarak beyan eden çok sayıda kişiye, nüfusunun yüzde 55’inin ise son derece dindar olduğunu iddia ettiği bir toplum yapısına sahip. Toplanan çok sayıda imza da desteğin güçlü olduğunu gösterir gibiydi. Öte yandan PSD, bu referandumu kendi konumunu daha da güçlendirmek için bir şans olarak gördü. Ancak seçmenlerin yalnızca yüzde 21’i referanduma katıldığı için yüzde 30’luk yeter sayı karşılanamadı ve bu nedenle girişim geçersiz ilan edildi.

Bu sonuçla ilgili çeşitli nedenler ileri sürüldü. Birincisi; yoksulluk, yetersiz altyapı ve daha yüksek öncelikli olarak görülen sağlık ve eğitim alanlarında fon yetersizliği gibi daha acil sorunlar varken eşcinsel evlilik, birçok Romanyalı tarafından göze çarpan bir sorun olarak algılanmadı. 40 milyon avroya mal olan plebisit, muhalefet tarafından saçma bir para israfı olarak eleştirildi.

Referandum aynı zamanda hükümetin o dönemde Romanya’da yaşanan yolsuzlukla ilgili önemli çalkantıdan dikkatleri başka yöne çekme girişimi olarak da algılandı. Ocak 2017’de komünizmin çöküşünden bu yana ülkede gerçekleşen en büyük protestolar, suçların affedilmesi ve ceza kanununun değiştirilmesiyle ilgili iki yasa tasarısını geçirme girişimiyle ateşlendi.

Hükümet bu tedbirlerin hapishanelerdeki aşırı kalabalığı azaltacağını iddia ederken, muhalefet partileri ve sivil toplum bunları, yozlaşmış politikacıların ceza almamalarının bir yolu olarak gördü. Bazı seçmenler de konuyla ilgili hoşnutsuzluklarını ifade etmek için 2018 referandumunu boykot etti.

Referandum başarısız olmasına rağmen, endişe verici sonuçlardan biri, bu girişimin “aşırı sağcı bireylere ve kuruluşlara daha fazla görünürlük ve birleşecekleri bir platform” vermesiydi. Referandum etrafında yayılan eşcinsel evlilik karşıtı söylemler, 2019’da sağcı milliyetçi bir parti olan Romanyalıların Birliği için İttifak’ın (AUR) kurulmasına da zemin hazırladı.

Şok edici şekilde AUR, 2020 seçimlerinde oyların yüzde 9’unu alarak Romanya Parlamentosu’na girdi.  Şaşırtıcı olmayan bir biçimde, programın birincil vaadi, kampanyanın diline doğrudan bir selam olan “bir erkek ve bir kadından oluşan” geleneksel ailenin korunmasıydı.  Halkın 2018 referandumuna katılım gösterdiği bölgelerde partiye verilen desteğin en yüksek oranda olduğu görüldü. Dördüncü en büyük grup olarak parlamentoya girmesi, ön plana çıkan bir aşırı sağ partisi olmayan birkaç Doğu Avrupa ülkesinden biri olan Romanya için tehlikeli bir dönüm noktası oluşturuyor.

KAYNAKLAR:

●       Sergiu Gherghina (2019). “Hijacked direct democracy: the instrumental use of referendums in Romania.” East European Politics and Societies, 33(3).

Çeviren Eren Yılmaz

Democracy Ever After? Perspectives on Power and Representation
Democracy Ever After? Perspectives on Power and Representation

Between the progressive movements fighting for rights and freedoms and the exclusionary politics of the far right, this edition examines the struggle over democracy and representation in Europe today.

Order your copy